Deneyim ‘kazanmak’ için değil deneyim için çalıştığımız bir dönemdeyiz.

Deneyim çağındayız. Bir başka deyişle Dijital Devrim ile ortaya çıkan yeni toplum “Deneyim Toplumu”[1]. Öyle ki bu sözcük günlük konuşmalarımızda sıkça yerini buluyor. Artık insanlar, bir tatili, bir restoranda yemek yemeyi, bir eğitimi veya bir yerde çalışmayı ‘deneyim’ olarak ifade ediyor. Örneğin, “restoran iyiydi” yerine “benim için deneyim olarak güzeldi” diyor. Olmuş bitmiş bir şeyi değerlendirmek yerine olmakta olanı, süreci değerlendirmeye başladık
[1] Bu terim ilk kez Gerhard Schulze (1992) tarafından kullanılmıştır.
Dilimizde bir dönem ‘tecrübe’ olarak ifade edilen her şey kazanılmış birer hazineyi işaret ediyordu ve şimdi hazineler tecrübe sözcüğünü de yanına alıp hiç açılmamak üzere bir sandığa girdi. Tecrübe sözcüğü, deneyimi bir sonuç olarak ifade eden tüm anlamları da beraberinde alıp girdi o sandığa. Öyle ki, bugün deneyim dediğimiz şeyin geçmişte tecrübe dediklerimizle bir ilgisi kalmadı. Artık deneyim bir sonuç veya bir çıktı değil. Müşteriler, “benim için iyi bir deneyimdi” diyerek yani bizzat bu sözcüğü merkeze alarak beğenilerini ifade ediyorlar. Deneyim hala sonuç, çıktı olarak görülseydi elbette restoran deneyiminden konuşamazdık. Çıktısı, sonucu midemde olan bir yemeğe iyi ya da kötü der geçerdim. Deneyimin süreç olduğu olduğu Dijital Çağın imkanlarıyla açığa çıktı. Daha öncesinde sadece bilim insanları veya uzmanlar, deneyimi süreç olarak görebilirdi. Şimdi ise sokaktaki insan deneyimi bir süreç olarak görüyor, yaşıyor. Kullandığı akıllı telefonlardaki onlarca platform bireye “an”da eşlik ediyor; bireyin anı kaydedip paylaşmasına aracılık ediyor.

Teknoloji bir imkan olarak anda şeffaflaşmayı insana sundu. Böylece, deneyim an be an yaşanılan, yaşanırken kaydedilip paylaşılabilen, bir çıktısını sonucunu beklemeden değeri bilinen bir süreç oldu.
Türkçemizde deneyim “tartmak, kıyaslamak” anlamına gelen “dene” sözcüğünden türetilmiş[2]. Deneyimleyen insan kıyaslayan, tartan, değerlendiren insan. Günümüzde gündelik yaşantı içerisinde sıradan bir an’ın deneyime dönüşmesi bir yanıyla, insanın özneliğini öne çıkaran olumlu bir anlam içermekte. Yani kıyaslayan tartan insan bu kıyaslama ile belirleyici konumda. Dijital araçlar sayesinde birey anlık değerlendirmeler yapabilen bir deneyim tasarımcısı. Burada sözünü ettiğimiz şey sadece hizmetler için geçerli değil. Bizzat somut ürünler için de geçerli. Müşterilerin karşısına çıkan ürünler artık katı bir nesne değil. Daha akışkan daha dinamik bir formda ve kendisinin ortaya çıkmasında rolü olan tüm aktörlerin etkileşimlerini görünür kılan daha şeffaf bir şey.
[2] Nişanyan etimolojik sözlük (https://www.nisanyansozluk.com/?k=deneyim).
Günümüzde “deneyim kazanmak için çalışmak” yerini “deneyim için çalışma”ya bırakıyor.
İkisi arasındaki ince ayrım, Sanayi toplumu ile Deneyim toplumu arasındaki ayrımın fay hattı. Deneyim artık işveren tarafından bir çıktı olarak çalışana vaat edilen bir şey değil. Yeni kuşaklar için, çalışma, her anında kendilerini iyi hissedebilecekleri uçtan uca bir deneyim. Son zamanlarda yapılan tüm araştırmalar da gösteriyor ki işgücüne dahil olacak yeni kuşaklar, maddi beklentiden daha fazla olarak “insanlarla bağlantı” bir diğer deyişle sosyal etkileşim beklentisi içerisinde[3]. Katılmak, “çalışma” deneyiminin tasarımında yer almak istiyorlar. Tam da bu noktada çalışanları dinleme hiç olmadığı kadar önemli. Olabildiğince dinleme kanalı açmak, mevcut dinleme kanallarını canlı tutmak gerekiyor.
[3] https://www.forbes.com/sites/ashleystahl/2021/05/04/how-gen-z-is-bringing-a-fresh-perspective-to-the-world-of-work/?sh=23acbeeb10c2